23 Nisan 2011 Cumartesi

Air Pressure

Air Pressure
İlişkiler, bağlılık, alışkanlıklar falan üzerine olduğunu tahmin ediyorum bu flashın. Kız şeysi işte ilginç diye koyuyorum. Sanatsal oyunlar yapıyorlar takip ediyorum internetten ama Marvel Brothel kalitesini ender yakalıyor indie oyunlar ne yazık ki.

19 Aralık 2010 Pazar

Kültür Şoku

Futbolda eski takımına gol atınca sevinilmezya; ciddiyetlerini hiç bozmadan, başlarını önlerine eğierek golü attıkları kaleden yavaş tempoyla koşarak uzaklaşırlar. Nba'de de eski Knicksli Nate Robinson var. Adam az daha bileğini kırıyordu(cidden)

12 Aralık 2010 Pazar

Semih Erden Yazısı


Sene başında arkadaşlarla "O kadar uzunun arasında nasıl süre alacak hiç gitmese daha iyiydi" falan diyorduk. Boston'ın en iyimser tabirle veteran, gerçekçi olursak bildiğin yaşlı uzunlarının sakatlıkları sebebiyle gayet sağlam süreler alacak gibi duruyor Semih. Daha adam gibi süre aldığı ilk ilk maçın ardından bir Boston sitesinde advanced istatistiklerle sikmişler. Yazının sonunda ayıp olmasın diye biraz övelim demişler, onda da yüksek basketbol IQsu, more than capable passer falan diyor, çok komik bence. Adamla ilgili söyleyecekleri tek tük güzel şeyleri de yanlış anlamışlar, yok aslında öyle şeyler. Semih rebound alamayan yüksek IQlu uzun olarak nereye varabilir bilemiyorum ama bu postla Semih'ten bir bok olmayacağını söylemek istemiyorum. Şans eseri iyi bir okula giden mal ama istekli öğrenciler gibi Semih'i Boston'da adam edecekler bence. Biraz Kevin Garnett'in tacizine maruz kalır ama bence Boston'da da adam olamazsa adam olamaz zaten.

21 Kasım 2010 Pazar

Third Man

The Third Man 1949 from sinematek on Vimeo.





SPOILER
İzlemeyi düşünmeyenler için anlatayım: Her düzgün insanın davranacağı şekilde davranmasına rağmen kahraman filmin sonunda kendini her şeyi bok etmiş, işe yaramaz bir adam durumunda buluyor.Yaşadığı o kadar şeyin ardından hala yalnız ve parasız başladığı yere dönüyor. Tam o anda yönetmen "Lan manita da gitti amk" duygusunu sanki biz aşık olduğumuz kızı kendimizden tiksindirtmişizcesine hissettiriyor bu sahnede. Olay o yani. Bu arada onla ilgilenmeyen kızın sevgisini kazanmak uğruna tatsız olaylara göğüs geren, hikayenin sonunda hüsrana uğrayan adamlara örnek Martin Suter'in Lila Lila kitabı var. Bitirdiğinizde Third Man'in sonundakine çok benzer duygular içinde oluyorsunuz, baya güzel kitap tavsiye ederim. Kapağı pembe hatta galiba üstünde kalp var ama yayın evinin ayıbı o çekinmeden alın yine. Bir de Robert Altman'ın The Long Goodye filmi var, son sahnesi Third Man'le aynı heralde homaj yapmışlar.
SPOILER

Film yapacaksan ya böyle güzel bitireceksin ya da sonuna 20 dakikalık aksiyon-dövüş sahnesi koyacaksın bence. 30 saat duygusal diyalogdan sonra tamam ayrıldılar kurtulduk derken herifin çiçekle kızın düğününü falan bastığı romantik filmler de; sürpriz sonlu filmler de, -ki şimdi keyfim kaçacak hiç girmek istemiyorum onlara- ayıp ediyor bence.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Criminal


Bu post belkide hiç okumayacağınız bir çizgiroman hakkındaki boş laflarımdan ibaret olsaydı fena olurdu ama allahtan durum bu değil. Marvel bir güzellik yapıp Criminal'in iki kitabının ilk chapterlarını Myspace'e koymuş(1, 2). Gerçi Maret markete salam deneme standı koyarken ne kadar "Lan dur bi kıyak geçeyim gençlere" diye düşünüyorsa o kadar güzellik yapmak. Yine de pek çok çizgiromanın internette olması Marvel'ın bu uyuşturucu satıcısı-ilki bedava- jestinin eline veriyor. Neticede ürününü satmak yerine bize ne indireceğimizi tavsiye etmiş oluyor sadece.

Not: Çizgiromanların bazen rar dosyası olarak torrenti oluyor. İndirdikten sonra Cbr(comic book reader) diye bir programla açarsanız gayet rahat okuyabilirsiniz. Criminal'i beğendiyseniz ama internette bulamadıysanız yazarı ve çizerinin adını taglere yazdım, ben seviyorum baya diğer çizgiromanlarını da.

Doğuştan Hazır Fizyon Keşfedildi




Blogger.com'da güzel yıllar yaşamış olan Nukem'in blog işinden soğuyup Sezar Salata'yı boşlamaya başladığı günden beri blog Kıvanç Abi'yle benim postlarımla kaçınılmaz felaketine doğru bebek adımlarıyla ilerliyordu. Sanıyorum yukarıdaki vidyoyu koyarak yarın öbürgün "Abi kral blogdu aslında bi daha başlayalım bence" dediğimde alacağım "He ya doğru diyosun" cevabının samimiyetini iyice sıfırlamış oluyorum ama kendimi tutamıyorum. Allah Karayip esintileri taşıyan alamancı repçi şarkılarına olan zaafımın belasını versin.

The Room




Vidyonun yarısı çıkmadı linke tıklayıp izlemek gerekebilir.

Flash oyunu sayesinde haberdar olduğum bu film amerikada efsane haline gelmiş. Amerikalıların kült diye benimsediği komik filmler genelde bize hitap etmez ama Tommy Wiseau'nun dehasında Türk bir taraf var. İzlemeden konuşmak istemesem de The Room izleyenlerin çoğunun dediği gibi tüm zamanların en iyi filmi galiba.

3 Eylül 2010 Cuma

Black Swan

Darren Aronofsky Wrestler ve Black Swan'ı tek bir film gibi düşünerek çektim demiş. İki filmde de işini kendini mahvetme pahasına saplantı haline getiren karakterlerin çöküşü var. Wrestler'da iş deformasyonu Mickey Rourke'un vücudunu harcıyor, Black Swan'da ise Natalie Portman'a kafayı yedirtiyor. Wrestler'dan bu noktada ayrılması bence iyi. Zira Wrestler hafiften fazla duygusala kayıyordu. Balerinli halini çekseler beni kaybederlerdi. Black Swan Wrestler gibi Hollywood tarzı duygusal denyoluklarla dolu olmayabilir ama hollywood tarzı psikolojik denyoluklarla dolu olma tehlikesi var yine de. Fragmanda bir Mulholland Drive havası sezdim. Tek kişi olma ihtimali olan iki kadın ve hoş bir mastürbasyon sahnesi yönetmenin gişe falan yapmak için yapabileceği eşşekliklerin adını koymaya yetiyor(Mullholand Drive). Wrestler'ın mal tarafları vardı, fakat Mickey Rourke'la bağımsız film kamera açılarıyla falan kurtarıyordu. Ufak şeyler bir araya gelerek kocaman çirkin bir kayayı uzaktan bakınca fark edilmeyen bir sürü ince heykeltraş vuruşuyla aynı görünen fakat aslında bambaşka olan bir şekile çeviriyordu(Oha ne biçim cümle kurdum). Bence Wrestler'ın izlediklerimiz gerçekmiş gibi hissettirmesi de bu rastgele duran minik şeylerin uyumuydu. Neyse diyeceğim kafa siken başyapıt Mullholand Drive görünümünde olsa da bir şekilde kaptırdığınız bir film olacak bence The Swan. Kötü çıksa bile fragman şahane en azından


Darren Aronofsky'nin bağımsız ayaklarına yatmasına rağmen tribünlere oynamaya çekinmeyen esnaf bir adam olmasına laf edemem. Black Swan klişelerle dolu, sevdiğim ama beğenmekten utandığım bir film ise sindiririm. Ama Aronofsky bu kadar güzel fragman hazırlayıp üstüne Fountain gibi bir şeyle gelirse bana sinirlerim boşalır.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

lugano 11 de?

Şampiyonlar ligi elemelerinde sakatlık nedeniyle oynamayan lugano goal.com a göre angola-uruguay maçında ilk 11 çıkcak gibi görünüyor, üstelik suarez, forlan, godin ve fucile gibi isimler yok.Bugün de yine fenerbahçe li olmadığıma şükrettiğim günlerden biri olarak takvimlerde yerini alıyor.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

rajon

rondo kendine kendine şunları diyordu, akşam shaq ın ailesiyle yemek yicem, yemekten sonra ise göbeğini tutarak, yemeği biraz fazla kaçırdık galiba, eve giderken kız arkadaşına, ne kadar ince insanlar, diyordu. Rondo bi an 24 yaşında olduğunu unutup kız arkadaşına, emeklilikte shaq ın komşum olmasını isterim, dedi. Sonra kız arkadaşı endişeli bir ses tonuyla, yaşlanıyosun galiba dediği anda, rondo son 3 saat içinde sarf ettiği bütün sözlere takımın yaş ortalamasının daha da yükselmesinin sebep olduğunu farketmişti, ama bozuntuya vermedi, çünkü böyle başarılı olunduğunu anlamıştı.
Kendisinden 2 yaş büyük nate robinson ise aynı saatlerde başlayan evindeki partide arkadaşlarıyla gecenin geç saatlerine kadar eğlendi.
Semih ise 5. faulü alarak oyun dışı kaldı.

8 Ağustos 2010 Pazar

yenilikler


bunu okuyan var mı bilmiyorum ama çok pis yeniliklerle geliyoruz, beklemede kalın..

resim: Trabzonspor'un yeni transferi jojo..(ortadaki değil)

some things just, don't change

ömer aşık ın serbest atış atamaması,

ayrıca adamı bütün sezon oynatmayan fenerbahçe yönetimini kınıyorum, adam ikili oyun oynamayı unutmuş

6 Ağustos 2010 Cuma

Hellblazer

siktiret o ibneleri mustafa gel biz ikimiz takılalım


Bizim belediye iyi çalışıyor. Üsküdar’ı öyle bir cennete çevirdiler ki zamanında Lebron’a gezdirselerdi buraları Üsküdar Belediyespor’la imzalardı. Küba’ya giden komünistlere şeker fabrikalarını hastaneleri falan gösteriyorlardır, yurtdışından gelen ılımlı İslamcılara da bence Üsküdar’ı gösteriyorlardır. Ne yazık ki Üsküdar halkını bir aşık gibi seven belediye aldatılan bir koca adeta.

Paşalimanı sahilinde Fethi Paşa Korusu var. Oldukça büyük, Fıstıkağacı’na kadar devam ediyor. Zamanında Fethi Paşa’nın ailesine aitmiş ama park halinde korumaları şartıyla belediyeye bağışlamışlar. Buralarda onun gibi başka yer olmadığı için Fethi Paşa ailesine büyük saygım var. Sayelerinde ciğerlerim oksijen görüyor, koşuyorum bile bazen. Fakat ayıptır söylemesi yiyiş o kadar büyük boyutlardaki, sota yerler kapıldığı için gayet açıkta duran koşu parkurunda bile tonla yiyişen var. Gününde bir Tayland’da bile bu kadar çift bulamazsınız bence.

Muhafazakar bir semtte bu kadar öpüşen genç görünce yadırgıyor insan. Ama kimseyi muhafazakar olmasına rağmen gerçek aşkı aradığı için suçlamıyorum . Adam namazını da kılar seksini de yapar. Bunlar sorun değil. Ben sadece burada aldatılan taraf olan Üsküdar Belediye başkanı Mustafa Kara’yı düşünüyorum. Adamcağız benimle aynı idealleri paylaşan insanlara hizmet ediyorum, bir sürü Tayyip bıyıklı insan var semtimde falan diye seviniyor. Bu adamın yüzüne gülüp arkasından parklarda yiyişmek kadar büyük alçaklık olabilir mi? Herif karısını çocuğunu görmeyip ofisinde sabahlarken sizi düşünüp avutuyor kendini. Madem hedonisttiniz belediyede benim gibi Levent Kırca’ya oy verseydiniz. Ne hakkınız var Mustafa’yı kandırmaya. Ne hakkınız var!

Şişman olmanın en sevmediğim yanı gaza gelip kendini spora vererek forma girememek. Eskiden spor diye yaptığın şeyleri bırakıp egzersiz kavramıyla tanışıyorusun. Bir ara gaza gelip koşmayı deneyince olacak iş olmadığını ağrılardan anladım. Teselli olsun diye yürüyüş gibi bir şey yapabiliyorum ancak. Bir impossible is nothing ya da just do it havasına girince vücudunun siktir çekip otur yerine demesi çok fena bir duygu.

Ben bayılma noktasına gelmiş ter içinde uğraş verirken, kenarda da yan yana çimlere uzanmış çiftler var, aşk filminin komedi öğesine dönüyorum resmen. Boş işler peşinde koşan, bi bok beceremeyen, filmin ciddileşen atmosferini biraz dağıtan, esas kızı isterken filmin sonunda çirkin şişman diğer komedi öğesi kıza fit olan adam olmak koyuyor. Aşağılayan bakışlar “evine git efendi gibi çek otuzbirini veremiycen zaten kilo milo” diyorlar resmen.

Mustafa da ben de kötü durumdayız Fethi Paşa korusunda olanlardan dolayı. Ama umut var. Azimli çalışmam sayesinde ufak ufak koşmaya başladım. Koşarken yanından geçtiğim çiftlerdeki kızlar bir gün “Bir yanımdaki denyoya bak bir de karşıdan gelen tanrısal cazibeye bak. İlk iş ayrılmak lazım. “ diye düşünecek, erkekler ise soğuk terler dökecek. Kilo veremezsem de giderim belediye binasına Mustafa’yla alırız sopaları esnafı toplayıp bi güzel döveriz ibneleri.

5 Ağustos 2010 Perşembe

çocuklar duymasının dönmesine en çok sevinen

kuşkusuz şükrü karakterini canlandıran şükrü koyucu, 6 sene boyunca televizyon için sadece 1 projede yer almış, yapımcıdan telefon geldiğinde önce kulaklarına inanamayan bi an duraksadıktan sonra tabi tabi diyen şükrü koyucu tekrar ekranlarda boy gösterecek olmanın heyecanını yaşıyor, belki büyük tiyatrocudur gerçi ayıp etmemek lazım

KHAAAN!




"Barcelona'nın başına beni koysalar ben de olurum şampiyon" geyiğinin basketbol karşılığı "Gm yapsalar en azından David Kahn'dan iyi olurdum."dur herhalde. Aldığı sayısız aşağılamanın yanında Chris Webber da "Bi siktir git allaını seversen" demiş adamcağıza.Başta Webber inceden dalgasını geçerken Kahn Darko'yla Webber'ı karşılaştırmaya başladığı anda Webber "Darko'yla beni aynı cümlede kullanma" diyip diyaloğu kesiyor, başını sallayıp susmaya başlıyor. Ayrılırlarken de bir iyi şanslar dileyişi var ki David Kahn'a, Kahn'ın yerinde olsam çeker giderdim Nba'den.Aslında David iyi niyetli. Övecek bir şey bulamamış oyunculara öğle yemeği yaptık, antreman sahasını tamir ettik falan diyor. Ben inanıyorum bu çocuğa diyip Darko'ya 20 milyon dolar vermiş. Tabii kotnratın geri dönüşü de yok öveyim en azından diyor.Tamam doğru düzgün bir basketbolcuya verebileceği bir ton parası varken Darko'yu aldı, geçmişte yaptığı işlerin de iler tutar yanı yok, ama samimi bi adam bence.Darko'ya o paraları verdiğine göre ya baya mal ya da altından bir kalbi var.


Şurda ve şurda Kahn'la sağlam taşak geçilmesine ve Webber vidyosunun özetine bakabilirsiniz. Star Trek: Wrath of Khan göndermesi yapılan yazıda ağzına sıçmışlar resmen. Bana bu noktada diyecek fazla bir şey kalmıyor, eleştiricek olsam Webber reis ve bir ton internet sitesinin çoktan demediği bir şey aklıma gelmez. Savunmanın zaten anlamı yok savunulucak tarafı yok yaptıklarının.

What you gonna do

Kıvanç abinin son postuna ilaveten Milliyet- Bad Boys başlığını gördüm bu gün. Bi tane daha buliym de bi post ta ben yazarım dedim ama aramaya başlayınca gazete sitesi galerilerinde kayboldum. Bu arada bence young boys'u hafife almamak lazım. İnternet sitelerinde ladies night falan yazıyor kadınları çekmeyi başarmışlar herhalde maçlara.Konuyla ilgili söyleyecek başka da bir şeyim yok, benim derdim bad boys şarkısını koymak için vesile bulmam. Zaten arkada wow oynayıp küfürleşen çocuklar var, tartışmaları baya alevlendi, tadım kaçtı.

01 Bad Boys by variksoo21

BAD BOYS from steve Lewis on Vimeo.

türk spor basınının gurur günü

young boys kadıköy de inception etkisi yaratarak taraftarın uyuduğu rüyadan uyanmasını sağladı diyebiliriz, young boys lu oyuncular üzerlerine düşeni yaparken maçtan sonra da basınımız boş durmadı ve beklediğim bombalar patladı, habertürk-kocaman fiyasko, milliyet-(çalıntı yapmışlar geçen haftadan)-young'ın var,ntvspor golcünün isminden yola çıkarak, uefa ya bienvenu, ve gecenin 1 numarası, fotomaç-i couldnt, maçkolik ve sporx spor olaylarına iş olarak baktıkları için ciddi başlıklar atmışlar, ayrıca uefa.com da hem takımın isminden hem de takımın tur ve oyun olarak kademe atlamasından fikir yürüterek "Young Boys come of age in Turkey" başlığını atmışlar,başarılı olmuş.


4 Ağustos 2010 Çarşamba

başarının fiyatı

büyük paralar verilerek yapılan transferlerle başarının doğru orantılı olmadığı açık, peki bu transferlerin neler yapması bekleniyor, yani 7 milyon euroluk elano, 8 milyon euroluk keita, tabata, 14 milyon euroluk güiza, neler yapsaydı başarılı sayılcaktı, güiza gol kralı olsaydı 14 milyon euronun hakkını vermiş mi olcaktı ya da elano lu keita lı galatasaray europa league i kazansaydı,
europo league i kazanan takım ödül parası olarak ,gruptaki tüm maçları kazanması halinde, 6.170 milyon euro para kazanıyor, yayın gelirini bilmiyorum fakat çok yüksek olmadığını sanıyorum,
geçen sene bursa şampiyon olduğunda süper lig den 22 milyon lira kazanmış, yaklaşık 10 milyon euro, şampiyonlar liginde de en az 13 yazıyor bi yerde,
yani aslında yapılan tüm transferler seneye şampiyonlar liginde oynamak için, yok bu sene europa league i alıcaz, avrupa da başarılı olucaz, yapılan transferleri tek başarılı kılan şey şampiyonluktur en azından maddi olarak.