3 Eylül 2010 Cuma

Black Swan

Darren Aronofsky Wrestler ve Black Swan'ı tek bir film gibi düşünerek çektim demiş. İki filmde de işini kendini mahvetme pahasına saplantı haline getiren karakterlerin çöküşü var. Wrestler'da iş deformasyonu Mickey Rourke'un vücudunu harcıyor, Black Swan'da ise Natalie Portman'a kafayı yedirtiyor. Wrestler'dan bu noktada ayrılması bence iyi. Zira Wrestler hafiften fazla duygusala kayıyordu. Balerinli halini çekseler beni kaybederlerdi. Black Swan Wrestler gibi Hollywood tarzı duygusal denyoluklarla dolu olmayabilir ama hollywood tarzı psikolojik denyoluklarla dolu olma tehlikesi var yine de. Fragmanda bir Mulholland Drive havası sezdim. Tek kişi olma ihtimali olan iki kadın ve hoş bir mastürbasyon sahnesi yönetmenin gişe falan yapmak için yapabileceği eşşekliklerin adını koymaya yetiyor(Mullholand Drive). Wrestler'ın mal tarafları vardı, fakat Mickey Rourke'la bağımsız film kamera açılarıyla falan kurtarıyordu. Ufak şeyler bir araya gelerek kocaman çirkin bir kayayı uzaktan bakınca fark edilmeyen bir sürü ince heykeltraş vuruşuyla aynı görünen fakat aslında bambaşka olan bir şekile çeviriyordu(Oha ne biçim cümle kurdum). Bence Wrestler'ın izlediklerimiz gerçekmiş gibi hissettirmesi de bu rastgele duran minik şeylerin uyumuydu. Neyse diyeceğim kafa siken başyapıt Mullholand Drive görünümünde olsa da bir şekilde kaptırdığınız bir film olacak bence The Swan. Kötü çıksa bile fragman şahane en azından


Darren Aronofsky'nin bağımsız ayaklarına yatmasına rağmen tribünlere oynamaya çekinmeyen esnaf bir adam olmasına laf edemem. Black Swan klişelerle dolu, sevdiğim ama beğenmekten utandığım bir film ise sindiririm. Ama Aronofsky bu kadar güzel fragman hazırlayıp üstüne Fountain gibi bir şeyle gelirse bana sinirlerim boşalır.

Hiç yorum yok: